2 Eylül 2014 Salı

Sanma ki Dost

Sahi nedir dostluk, kimdir dost? Dillerde bu kadar çok dolaşan bu kelime hakkını veriyor mu  acaba söylenişlerin. İnsan hem cinsleri ile dostluk kurabilir pek ala. Peki ya karşı cinsle kurulan bağlar ne kadar dostluk seviyesine ulaşabilir. Bence hiç. Bir erkek ve kız dost olamazlar. Arkadaş olabilirler aşık olabilirler düşman olabilirler ama dost asla. Çünkü yaratılış olarak bu iki zıt varlık zamanın cilvesine yenik düşüp birbirlerine olan hislerini kontrol edemez hale gelirler ve sandıkları ilişki durumunun çok daha ötesine geçerler istemeden de olsa. Duygular onları esir alırken bu durumu kendilerine itiraf edemezler genelde. Yavaş yavaş bir taraf durumun ciddiyetini kabullenirken diğer inatçı olan ya gururuna yediremediğinden ya da kendine yakıştıramadığından öfke saçar sürekli karşıdakine, kabullenemeyip gerçeği. Sanki itiraz sayısı fazla oldukça duygularını bastırabilecekmiş gibi. En iyi ihtimalle kendisini kandırır.Ettiği itirazlara inanmak ister ama içten içe de bilir aşkın esiri olduğunu. Kafası karışmıştır, araya mesafe koyar. Haklılığını ortaya çıkaracak fikirler üretmek ister. Bilmez ki mesafeler onları uzaklaştırmak yerine aralarındaki gizemli bağın gücünü artırır. Güç arttıkça sahip olunan hüzün sayısı da katlanır haliyle. İnatçı bir gurur yüzünden bu tatlı duyguyu yaşamak yerine boşluklarını hiçte tatmin edici olmayan gereksiz şeylerle doldurup zehrederler zamanı kendilerine. Bir hiç uğruna hemde...

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Bir Kitap Bir Hayat

Kitap okumayı çok severim ben. Ama ne zaman yeni bir kitaba başlayacak olsam acaba beğenecekmiyim korkusu olur içimde. Sonra bir cesaretle aralarım kitabın sayfalarını. Kolay değil hiç tanımadığım insanların hayatlarına dahil olacağımdır çünkü. Kiminin aşkına kiminin aile sorunlarına kiminin iyileşmek bilmeyen hastalığına kimininse cinayetlerine. Gerçek hayatta belkide hiç karşılaşmayacağım bu senaryolar kitapların eşliğinde kollarını açar bana. Ardından hiç bilmediğim bir dünyanın içinde bulurum kendimi. Görünmez kahramanımdır, sesim çıkmaz konuşmam. İzlerim sadece yeni dostlarımı, düşmanlarımı. Gitmediğim şehrin gitmediğim sokaklarında yolculuk yaparım. Kimi dostumun mutluluğuyla kahkaha atar kimi dostumun acısıyla gözyaşlarım sel olup gider. Düşmanlarımı alaşağı etmek isterim hep. Zaferleri sinirlerimi bozar, hazmedemem kolay kolay. Başlayan olay örgüleri çözülene kadar her türlü duyguyu da yaşarım beraberinde. Ve kitap bittiğinde ise bu büyülü dünyanın kapıları kapanır yüzüme, geriye sadece orada yaşadığım anılar kalır.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Sihirli BuluŞ

Neden blog ismime bunu verdim bilmiyorum bir anda geliverdi aklıma. Sizce de sihirli bir buluş değil mi kalem? Kimsen olmadığında içini dökecek yanında, kağıtla birlikte hemen yardımına koşmaz mı? Sarıp sarmalamaz mı seni, hissettiğin kederin bir su misali akıp gitmesini sağlamaz mı içinden? Hele renkli dünyasına kapıldığında kaleminin, yazdıkça yazasın anlattıkça anlatasın gelir. Kendini arınmış, gökkuşağının çevresinde özgürce uçan kelebek misali hissedersin. Ben kalemin bu gizli sihrini seviyorum. Yazmayı karalamayı kalemin kağıtla olan dansını seviyorum. Eğer yazmıyorsanız çok geç olmadan bu büyülü dünyaya dalın derim. Pişman olmazsınız. :)